expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

16 Mart 2017 Perşembe

İstediğiniz her şey istemediğinizde, istemediğinizle bütünken güzel oluyor hayatın tokatı...

Bu gece sabahları görmenin umudu ile gecenin zifiri karanlığında yürüyorum. Arkama bakmadığımda koşar gibi kaçıyorum yalnızlığımdan. Beyoğlu’nun ıssız ve kalabalık sokaklarında elimde bir şişe içki ile yine aşka içiyorum sarhoş olmamacasına deliler gibi ayyaşken… Oysaki bir dala tutunup hayatına başlayan her insanın nefesi kadar özgürlüğe sıkışmış , kafesin kapısının açık olmasını bekleyip uçmak için can atan kuş gibi bekliyordu insanoğlu. Sorun sorun sizde aklınızdaki tüm soruları sorun cevaplarınıza. İstediğiniz her şey istemediğinizde, istemediğinizle bütünken güzel oluyor hayatın tokatı. Sizde kalabalıklar içinde kendinizi arayıp, bulamadığınızda kapı kapı soracaksınız benliğinizde içinizi acıtan şüpheyi. Açtığınız her yara izini başkasının kapatmasını beklerken olacak her ne olacaksa.

Bir avuç özenle seçilmiş yanlış seçimler ve yanlış kişiler. Geçmiş olsun derken içiniz, suratınız her zaman gülümseyecek ve bu vahim durum ömür boyu sürecek… Af dileyin geleceğe…

13 Ekim 2014 Pazartesi

HADDİNİ BİL AŞK !

Gel vefasız,gel vicdansız
Çağırmazdım acil olmasa,
Gel insafsız,ah kitapsız
Yanıyorum arzularınla


Diyor bugün de Ebru... 
Sanki bu şarkılar bizim için yazılmış sanki sana hitap ediyor hepsi. İnsanların işi gücü yok ve hepsi ayrılığı yaşayan bu gençlere bir şeyler yazalım ve şarkı söyleyelim diyorlar. Söyleyin bakalım ... Haykırma Ebru kimsenin geleceği yok...

Gel vefasız,gel vicdansız
Çağırmazdım acil olmasa........


Bugün sağımda çayım ve kolumda şans bilekliğimle yazıyorum bu yazımı. Bugünde bu şarkıyla bunalıma girmeyi uygun gördüm. Akşam yürüyüşümü yaptım biraz kafamı dinledim sonra hangi şarkıyı dinlemek istiyorum diye düşündüm ve ;

Gerçekten inanıp sevseydin beni
Böyle sabahları beklermiydim hiç
Çoktan yanımda olurdun çoktan 
Gece üç beş nöbetlerine dikmezdin beni'  
geldi aklıma. Hemen eve gelip oturdum masama. Ah ahhh...


Dün görüştük ve bize dair ne varsa konuştuk. Bugün ki yazım bi ayrılık yazısı değil her ne kadar ayrılık şarkıları dinlesem de:) Yalnız geçirdiğim günlerin yansıması sadece. Mutluyum mutlusun mutlu...  Hı hııı... Yalan söylediğimiz aşikar lakin neden söylediğimiz ? Ya da mutlu rolü yapan insanlar neden mutsuzdur işte orası meçhul...  

Şimdi yanımda yanımda olcaktın
Bıraktın beni sevda yokuşlarında
Kuşlar uçurdum akşamdan sabahlara...


Kafam çok karışık bir yanım bırak gitsin dönerse senindir diyor:))))) Diğer yanım kırarım bacaklarını otursun oturduğu yerde rahat mı battı diyor. Çok kızıyorum çook... Bu arada bu 'bırak gitsin dönerse senindir' lafına ablam dalga geçerek 'kuşmu ayol bu güvercin mi besliyorsun ha ha ha' diyerek beni sinir etti. Buradan kendilerine sesleniyorum o kuşun iki kanadı da kırık tatlım üstelik göç bitmek üzere . Kolibri kuşu bile göç ederken haksız da olabilirim aslında ... Ayh neysee....

Akşamları imzaladım gözyaşlarımla
Seni aramıyor seni sormuyorsam
Bu senden vazgeçtim demek değildir
Bir daha böyle sevecek olsam
Bir kalemde silerdim seni...


Çok özledim be. Ebru söylüyor ben Fuzûli okuyorum.
Fuzûli'yi bilir misiniz bilmem Divan edebiyatının en büyük şairi...
Okursunuz lakin mana zor. Eski bir dille yazılmış Azeri şivesi olması ve okuduğumu anlayamamış olmamdan dolayı daha çok okuyasım gelir . Diliniz dönmez ama yine de okuyasınız gelir...

Fuzûli demiş ;
Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşina beni, Bir dem belâ-yı aşktan etme cüda beni.
(Tanrım, aşk belasıyla beni tanıştır,bir an bile aşk belasından uzak tutma beni...)

İçimden aşk güzelde ayrılığa da iki kelime yazsaymış dedim kendi kendime. Sonra da haddini bil kızım Fuzûli bu aşk, ayrılık , vuslat kimden kimlerden geldi zannediyorsun. Hadsiz. Evet hadsiz oldum iyice. 

Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir,Ben kimem sâki olan kimdir mey-i sahbâ nedir.
(Öyle kaybettim ki kendimi aşk içkisiyle, anlamıyorum dünya nedir? Ben kimim, saki olan kimdir ve içki kadehi nedir? (Unuttum!..)

Bir yandan Ebru gel insafsız diyor bir yandan Fuzûli Leyla ile Mecnun... 

Anlayın halimi . 







11 Ekim 2014 Cumartesi

GİDİYOR GÖNLÜMÜN EFENDİSİ !!

Söndürün kalbimi
Gidiyor gönlümün efendisi....

Diyerek bugünde Ebru ile yazıyorum yazımı. Sağımda telefonum ve solumda çayım yok bugün. Yaklaşık on bardak çay içtiğim için biraz ara verdim. Yalnızca bir kaç saatliğine...
Düşündüm de biz ne çok sevmişiz, ne çok alışmışız ne çok içmişiz sarhoş olmuşuz birbirimize.
O kadar çok var ki tarihte birbirini sevip kavuşamayan, kavuşamadığı için hasretinden ölen onların ki de üç harf bizim ki de. Peki ya neden?

Romeo ve Julıet demiycem veya Ferhat ile Şirin Tahir ile Zühre de...
Voltarie ve Emilie du Chatelet aynı zaman da Mark ve Kleopatra varken önümüzde. Mark karısına çok sadık kalamamış ve Kleopatra ya aşık olmuş ancak imkansızlarla dolu olan bu aşk hikayesinde kimse vazgeçmemiş birbirinden aksine Roma ve Mısır savaş açmış birbirine sırf bu Mark Kleopatra'dan ayrılsın diye. Ama onlar intihar edip birlikte ölmeyi tercih etmişler ayrılmaktansa. Acaba yazımın başlığı AYRILIK YARI ÖLÜM mü olsa? Eskiden di kızım o aşklar diye gaipten bir ses geliyor kulağıma :):)  Oda doğru !

Neden herşey ve herkes bu kadar ulaşılabilir oldu? Lisedeyken eve gelip Msn'ye girerdim ve sabaha kadar konuşurduk. Şimdi düşününce hiç mi uykumuz gelmiyordu diyorum. Ve  bunu düşündükten sonra aklıma Msn açıkken senin kamera karşısında uyuduğun geliyor aklıma:)

Benim salak tatlı eski sevgilim!
Unut diyorum içimden sonra UMUT!

Yaktığım gururumu 
Uzaktan uzağa dayanamam
Hiç kimselere yar olamam artık

Diyor Ebru benden habersiz. Dün yazımı paylaştıktan sonra bir kaç arkadaşımla görüştüm ve bana hemen aramamı söylediler. Maalesef  maalesef...

Söndürün kalbimi
Gidiyor gönlümün efendisi....
Durdurun onsuz olamam artık.

Psikolojisi bozulmuş gibi gözüksem de domuz gibiyim. Gayet iyiyim hatta bugün çok güzel mantı yaptım. Sanırım pek iyi değilim. :/:/ Dünya klasikleri bitmek üzere hatta bitmesin diye yavaş yavaş okumaya başladım. Düşünüyorum da insan böyle zamanlarda bir uğraş istiyor yani her an icat yapabilirim. Belki de bir buluş... Neden olmayayım bi Einstein, Edison, İsaac ? Hı hı kızım hı hı...

Benim buluşum sendin sevgilim
Gözlerini buldum
Mavi gözlü bir dev buldum.
Yeşil adamı unuttum seni buldum.
Evet evren değişmedi belki bu buluşumla...
Ama ben seni buldum.

 Yaktığın gururumu........
Uzaktan uzağa dayanamam..

Pazartesi başlayan kursumda Çarşambaya ertelendi çok sağ olun moral oldu bana. Çarşambaya kadar çekin nazımı kahrımı. Ah bu facebook ... Ah ahh... He bu arada yazımın başlığını buldum.

Neyse ne diyoruz herşeyi unutturur İstanbul geceleri. Hadi bakalım kalk kızım !

Hoşçakal Ebru ...




10 Ekim 2014 Cuma

MUTLU OLMAK İSTEMEYEN BİRİNİ MUTLU EDEMEZSİN !!

     Hep adını yazdım şarkılarıma 
     sevgilim suçlumu herkes bilecek 
     bana ettiğini herkes duyacak
     seni Tanrım bile affetmeyecek...

Diyerek başlamak istedim :) Evet bu şarkıyı dinleyerek yazıyorum yazımı. Güzelde söylemiş valla Levent. Sağımda çayım, solumda çalmasını beklediğim telefonum ve tam karşımda koca bir ekran ve bu yazı... 
Ah ah diyesim geliyor her cümlede. Telefonum çaldı bu arada sağolsun ablammış!!!!

Şarkının devamında ;

Alıştım artık ben sensizliğime
zararı yok alıştım ben hasretine ' diyor. Ben bu kısmıyla pek ilgilenmiyorum ancak şarkının ;


Ah edip başını duvara vur
kahrol bir köşede boş hayaller kur
kalpsizliğin sonu hep böyle olur
seni Tanrı bile affetmeyecek ' kısmı daha çok ilgilendiriyor beni.

Günlerce düşündüm, uyudum uyandım uyudum uyandım ki çoğu zaman gece uyumak istemedim, gündüz uyanmak... şu pijamaları bir türlü çıkartamadım üzerimden. Sağolsun arkadaşlarım hep bir gezme kafa dağıtma konusunda ısrarcı oldular.  Gezdim tozdum amman aman aman oldum ama yazdım çizdim kısmına henüz gelemedim. Evet anladığınız üzere bu bir ayrılık yazısı. Başta belirtmek istemedim çünkü ayrılanlarda sevgili değilmidir :P
İzninizle biraz şarkıyı dinleyeceğim.............................................................................................................
Seni yakacaklarrr benim yerimee seni Tanrım bile affetmeyecek....  

Kaç gün geçti bilmiyorum ama açıkça konuşmak gerekirse evlat acısı gibi koydu. Geçen seneler hızlı geçmişte bu ayrılık günleri neden asır gibi geliyor ? Yoldan geçen herkes o gibi onun suratı gibi gelmek zorunda mı? Deli gibi özleyip özlemedim demek zorunda mı insan? Alıştım tabi herşey yolunda deyip ağlamak ne oluyor? Adını koyamadığımız o tek kelime üç harften oluşan AŞK 'ın , adını gayet net koyduğumuz tek kelime ve yedi harfli AYRILIK ile içine etmiş bulunuyoruz.
Aferin sevgilim sana da bu yakışırdı.
Yazımın başlığını koymak için baya düşündüm ÖZGÜRLÜK olabilir mesela dedim ve ilk notumu aldım. Sonra ÖZLEDİM de olabilir dedim ama dikkat çekmez dedim ta ki bu şarkıyı dinleyene kadar. En iyisi SENİ TANRIM BİLE AFFETMEYECEK olsun dedim ve oldu. Yazı benim başlık benim ÖZGÜRLÜK benim.
Yanlış anlaşılmasın ÖZGÜR olmak benim derdim olmadı hiç bir zaman ki ana rahmine düştüğümüz andan beri ÖZGÜR üz . Birileri yanlış anlamış bu ÖZGÜRLÜK mevzusunu. İki göbek atarız havamıza bakarız ohh mis demek güzel tabi Ya sonra? Bu arada Ya Sonra filmini de izledim arkadaşımın tavsiyesi üzerine lakin uzun bir süre aşk adı geçen filmlerden uzak durmaya çalışıcam bu film berbattı. İçimde kalan aşkıda bitirdi.  Her neyse...

Biraz mola verdik nefes alıyoruz şuan. Altı senenin yorgunluğunu atmak zor tabi derin derin nefes almak lazım . Ben tükettiğimi düşünüyorum nefesimi derin derinde aldım valla. E HADİ GEL !!!!
Kilo verdim valla iştahsızlıktan değil bolca yemekten metabolizmam hırs yaptı.  Ay yeter benden olmayan iki tane sivilce çıktı suratımda. Bunlar reva-yı hak mı yahu?

Blog İstatisliğine girip blogumu ziyaret eden kitlelere bir göz attım da Türkiye dışında Almanya , ABD , İspanya , Hindistan,Rusya ve Slovenya yer alıyor. Valla kusuruma bakmayın evlat acısı gibi koyan bu ayrılığı İngilizceye falan çeviremiycem şimdi. Translate'i koydum bloga bu kadar çay ve bir günde bitirdiğim beş romandan sonra hiiiç giremiycem çeviri işine. 

Kalpsizlerin sonu hep böyle olur!!

Valla özledim. Bilmiyorsun ki şuan iki parmağımın arasındasın. Arasam sesin kulağımda . Mutlu olmayı becerebilsen birde. Hangi gündeyim kaç gün oldu ayrılalı hiç bilmiyorum. 16. gün bugün ........... 
ve sanırım ağır geliyor ! Ağlamıyorum tabi ;)  Düşünüyorum da o sıraların o defterlerin o duvarların ve kıyafetlerin ve kapının ve Balat'ın ve İşkembecinin ve Kariye'nin ve Erkuş'un ve Balıkesir'in dili olsa da konuşsa. İstanbul zaten susmuyor hep konuşuyor sana ben biliyorum. O rahat bırakmaz seni. Beni de bırakmıyor çünkü. Hadi gel artık. Ayrılık zor , çekilir dert değil sevgilim...
Ayh... Saçma bir yazı oldu paylaşıp paylaşmama arasında kararsızım iki saattir düşünüyorum. Her an vazgeçebilirim. Zaten sen blogu hep saçma bulurdun hatta salakça ! Okumasın kimse canım saçmaysa saçma aa Doğuş'un paylaşımlarından daha saçma olamaz her halde . Bugün bu kadar . Bu arada yazımın başlığını şuan değiştiriyorum. 
MUTLU OLMAK İSTEMEYEN BİRİNİ MUTLU EDEMEZSİN ! olarak . 


Sevgiler Levent ' e ;)


4 Ekim 2013 Cuma

KIŞ KAPIDA...



Bir yaz daha bitti gunesiyle sicagiyla, bir kis daha kapida yagmuruyla ayaziyla...
Kosusturmalar icinde kac yaz bitti belkide boyle sayamadigimiz kac kis bekledi kapida.
Biraz nefes almaliyiz cigerlerimizden doya doya, usumeliyiz sogukta ozlemeliyiz yazi kacirdiklarimizla.
Kus degiliz ucamayiz ki suradan oraya.

Bir yaz daha bitti askiyla pismanligiyla,bir kis daha kapida belki baska baharlarla...
Kosusturmalar olur hayatimizda ama gecirmeyelim mevsimleri yalnizca nefes almakla
Biraz mecnun olmaliyiz belkide Leyla , usuyebiliriz elbet ama sarilmayalim yalnizliga.
Bir yaz daha bitti gercegiyle yalaniyla, bir kis daha kapida belkide bu sefer yaz olucak sana.


Diyerek baslamak istedim yazin artik tamamen izlerini kaybettirdigi su gunlerden...
Zaman biraz hizli geciyor sanirim hizli ve aceleci ...
Ne seni nede beni dusunuyor savuruyor ruzgarini tutunabilen kaliyor ayakta. Cok calismak cok okumak cok gormek bir yana cok yasamak onemli insanlar icin. benim omrum okumam bitene baktigimi gorene kadar surebilir, yok oyle cok yasamak gibi bir hayalim hayatta. Bana bu kadari kafi seker almam daha cayima.
Bir yaz daha bitti gokkusagini sevdiren gunes artik biraz uzakta. Soguklar yagmurlar sesli geceler var artik onumuzde. He birde eldiven ,atki ve sapka:):)

6 Haziran 2013 Perşembe

TAKSİM GEZİ PARKI!



Aslında modayla ilgili şeyler paylaşmak için girmiştim uzun zaman sonra bloguma. Ancak gündemde olan ve yaşanılan olayların hiç yaşanılmamış gibi yapılmasına ve halkın haklılığının göz ardı edilmesine sessiz kalamayacağım. Herkes olayın içerisinde ve yakın takipte olduğu için biraz üstü kapalı paylaşacağım yazımı. (İnternette yer alan tüm gerçekler yok edilmeye başlandı çünkü)
Öncelikle üstünde yaşadığımız vatanımıza ,ağacımıza ,toprağımıza sahip çıkmak her Türk(!) evladının ilk vazifesidir. Bu olayların yaşanılması tabiki üzücü ve bir o kadar toplumumuz için oluşmuş derin bir yaradır. Herkes ,içinde bulunduğu hayat şartlarını, kendi kimliğini bir kenara bırakıp savaşıyorsa korkmadan , savaşıyorsa yılmadan, buna sebep vericek bir durum ve bu durumun artık tahammül edilememesi söz konusudur. Bugün uğruna savaşıp engel olmadığımız Taksim Gezi Parkımız yarın elimizden alınan bahçemiz ,evimiz olur. Bugün savunmadığımız arkasında durup destek olmadığımız ve polisin şiddetine mağruz kalan insanlarımız , yarın evladımız ve babamız olur... Herkesin en duyarlı olduğu bu zamanda siz hala kulaklarınızı kapatıp , görmezden gelip susuyorsanız sizin yarınlarınız bile olmayacaktır. Birbirimize destek olmanın tam zamanı . Daha fazla şiddet olmadan bu olayların durması ve çözüme bağlanması için dualarınızı eksik etmeyin.  Ulu Önder Atatür'ün yalnızca gençlere bıraktığı bu ülke şimdi gençlerin direnişiyle büyüklerimizin destekleriyle ayakta duruyor.
 Bir ülke bir kişi tarafından asla yönetilemez... 
Yönetim başta bulunan idarecinin değil ,halkta bulunan cesaretin olmasıyla sağlanır.



15 Şubat 2013 Cuma

12.02.2013 Kadıköy Şehir Emaneti Binası Dilek OĞUZ-Aysel ULUSOY Sergisi

Yoğun ama gayet güzel geçen bu sergide harika ve eşsiz eserler sergilendi. Satılan ,koleksiyona alınan ve şuanda satışta olan bir çok resmin sergilendiği
 Dilek OĞUZ ve Aysel ULUSOY un yağlı boya sergisi yoğun ilgiyle takip edildi.Böyle bir serginin içinde yer aldığım için gayet şanslıydım.
 Olaylar hızlı geliştiği için tarih ve yeri buradan sizlere yazamadım. Bir sonra ki yapılması planlanan sergiyi yer ve tarih olarak burada paylaşacağım.
 Sanat ve resim severlere duyurulur:):)

İşte bir kaç kare:)




Sergiden bir kaç resim...

''Papatyalı Naturmort''


(KOPYA)
Henry W. Pidersgill ''Oriental Love Letter''


''Balerinler''

''Çay Keyfi''


''Galata Kulesi''


Bu güzel resimlerin sahibi Dilek OĞUZ




1 Ağustos 2012 Çarşamba

Aşk Her Yerde


Ve tatil... Güzel gezmeler ,uçsuz bucaksız deniz, gecesine gündüzüne şahit olunan günler... Tatil tatil... İnsana daha güzeli yok gibi gelse de... İstanbul... Yine bitmek bilmez sorumluluklar ve yapılması gereken sonu gözükmeyen işler... En çokta blogda paylaşacağım aşk kokuları heyecanlandırdı beni. Herkes gezip görebilir ,anlatılır da denizi güneşi yemeği... Ama aşk... Keskin bir kokusu vardır. İçine çekersin boğazın düğümlenir ,gözlerin hep aynı kişiye kilitlenir, büyülenir... Ve aşk habersizce gelir... Ve en güzeli senelerdir tanıdığın kişidir bu duyguların sahibi. Onu gördükçe eksilmez heyecan veren hisler , hep yeni hep yeniden gibi... Ve daha da güzeli hep saçmalar insan. Cümlenin başında işten güçten konular açsa da , aşk hep belli eder kendini aşık olana:):)

3 Haziran 2012 Pazar

AŞK TATİLDE




Ve yaz gelir...
Şimdi sıcaklar gelir ,duygular belirir ,fikirler değişir ,etekler giyilir:) 
aŞK girer tatile. Denizin uçsuz güneşin en sarı olduğu yerde . Yağmur sonrası gördüğümüz gök kuşağı ,şimdi insanlar üstünde. Bir iksir var elimde yazın aŞKtan korkanlar için. 
Ama aŞK yitirmemeli etkisini , yaz aŞKı, kış aŞKı diye ayırır mı hiç gönül? Her mevsim aŞKı, tutkuyu alır içine bu iksir . Yıllandıkça değerlenir ve etkisi artar aŞK iksirinin. Kum, deniz , güneş girer birde aŞKın içine. Bronz tenler heyecan katar birde yürek tatildeyse... ohh değmeyin keyfine ...